Etiket arşivi: Hilmi Özkök

Hilmi özkök ifade verdi

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Ergenekon davasında ifade verdi: ‘Muhtıra sözünü ilk olarak Aytaç Yalman dile getirdi!” “Balyoz’da da amacın dışına çıkıldı, uyardım!” “ABD Irak tezkeresi için bizden siyasi baskı istedi, yapmadık!’

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu 65’i tutuklu 273 sanıklı ”Ergenekon” davasının 214’üncü duruşması başladı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök sanık avukatlarının ve mahkeme heyeti üyelerinin sorularını cevapladı.Tanık olarak dinlenilmesi tamamlanan Özkök, duruşma salonundan ayrıldı.

 

İŞTE ÖZKÖK’ÜN İFADELERİ
”Ergenekon” davası kapsamında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, ”(Balyoz Plan semineri) Bu seminer icra edilmiş, fakat en tehlikeli senaryo amacını biraz aşkın şekilde oynanmış. Siyasi kişiler ve siyasi olaylar, gerçekmiş gibi oynanmış. Ben de Kara Kuvvetleri Komutanı’na incelettim” dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda yapılan duruşmada tanık olarak dinlenilen Özkök, sanık avukatları tarafından yöneltilen soruları cevapladı.

Özkök, tutuklu sanıklardan Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu’nun avukatı Burak Candan’ın, 2003 yılında 1. Ordu Komutanlığı’nda yapıldığı belirtilen ”Balyoz Plan Semineri”ni hatırlatarak, ”Darbenin Aytaç Yalman tarafından önlendiği söyleniyor. Bu konuda bilginiz nedir?” şeklindeki sorusu üzerine, sorunun görülen davayla ilgisini kuramadığını söyledi.

Candan’ın, müvekkilinin ”Balyoz Planı” iddiasına ilişkin de yargılandığı anımsatarak, soruyu tekrarlaması üzerine Özkök, şunları söyledi:

”Silahlı kuvvetlerde çeşitli durumlara ilişkin Milli Güvenlik Kurulu’nda kararlaştırılan ve hükümet tarafından onaylanan milli strateji belgesinde, harp oyunları, plan seminerleri ve plan tatbikatları vardır. Genelkurmay, her 2 yılda, 1. Ordu, 2. Ordu, 3. Ordu’ya hangi planların oynanacağını, seminerlerin yapılacağını, ne şekilde oynanacağını ve tarihleri bildirir. Bu, benden önce rutin olarak yayımlanmıştır. Uygulanması gerekir. Ben yoğunluğumdan katılamadım. Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılmasını emrettim. Bu seminer icra edilmiş, fakat en tehlikeli senaryo amacını biraz aşkın şekilde oynanmış. Siyasi kişiler ve siyasi olaylar, gerçekmiş gibi oynanmış. Ben de Kara Kuvvetleri Komutanı’na incelettim.”

Dursun Çiçek’in avukatı ve kızı İrem Çiçek’in ”Dün sorular üzerine toplantıda ‘muhtıra’ sözünün geçtiğini belirttiniz. Buradaki herkes zan altında kalıyor. Hangi toplantıda, kim tarafında söylendiğini açıklar mısınız?” şeklinde soruya, Özkök, ”Ordu komutanlarının katıldığı toplantıda, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından bir teklif olarak değil, bir hareket tarzı olarak ifade edildi” dedi.

 

 

“1 MART TEZKERESİ’NİN GEÇMESİ İÇİN ABD BASKI YAPMAMIZI İSTEDİ”
”Ergenekon” davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, 1 Mart Tezkeresi’nin geçmesi için dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in kendisinden hükümete baskı yapmasını istediğini söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada tanık olarak dinlenilen Özkök, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu’nun sorularını cevapladı.
Haşıloğlu’nun ”Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan ‘Genç subaylar rahatsız’ başlıklı haberle ilgili ‘Demokrat olmam suç mu? Lanetliyorum’ şeklinde beyanlarınız var. Ne sebeple kullandınız. Biraz daha açar mısınız?” sorusuna Özkök, şu cevabı verdi:

”Demokrat olmam konusu; hükümete bağlı olmam şeklinde algılandı. Bu hep tenkit edildi. Tabii ki bir Genelkurmay Başkanı hükümete bağlıdır, ancak farklı yansıtıldı. O dönem Başbakan’a genç subayların rahatsız olduğunu söylediğim iddia edildi. Ben böyle bir şey demedim. Hepimiz tedirgindik. Basın toplantısı yaptım. ‘Darbeyi tasvip etmiyorum. Lafı dahi olamaz’ dedim.”

Haşıloğlu’nun, ”Sizde ‘Genç subaylar rahatsız’ manşeti neden bu kadar infial uyandırdı? Tedirginliğiniz neydi?” sorusu üzerine Özkök, ”Silahlı kuvvetler üzerinde yarattığı etki ve 27 Mayıs’ta slogan olarak kullanılmış olmasıdır” diye konuştu.

 

 


”Balbay kendini kullandırmasın”

Özkök, Cumhuriyet gazetesinde, kendisiyle ilgili 18 yıl yurt dışında kaldığına ilişkin çıkan haber nedeniyle Genelkurmay 2. Başkanı veya İletişim Daire Başkanı ile Mustafa Balbay’a haber gönderdiğini ifade ederek, ”(Yazılarını yazarken kullanılıyor olmasın, kendini kullandırmasın) dedim” dedi.

Yazının yayınlandığı dönemde düzeltilmesi konusunda bir şey söylemediğini, ancak emekli olduğu zaman Balbay’a sitem ettiğini dile getiren Özkök, Wikipedia internet sitesinden biyografisine bakıldığında yurt dışında ne kadar görev yaptığının ve Türkiye gerçeklerini ne kadar bildiğinin görüleceğini Balbay’a da söylediğini aktardı.

Haşıloğlu, bu açıklamanın ardından Balbay’ın, bu bilgileri veren haber kaynağı için ”üst düzey bir subay” olduğunu ifade ettiğini hatırlatarak, Özkök’e, bu konuda araştırma yapıp yapmadığını sordu. Özkök ise böyle bir araştırma yapmadığını, Balbay’ın kendisine ”Çok güvenli bir kaynak” dediğini anlattı.

Haşıloğlu’nun, ”Gazetelerin sizi yıpratma kampanyasından söz ettiniz. Örnek verir misiniz?” sorusunu yönelttiği Özkök, Cumhuriyet Gazetesi’nde kendisiyle ilgili çıkan bir haberi anlattı.

Özkök, Bursa’da Işıklar Askeri Lisesi’nde okumasına rağmen gazetede Kuleli Askeri Lisesi’nde okuduğu dönemlerde cuma namazına gittiği şeklinde haber çıktığını belirterek, ”Hakkımda zaman zaman gazetelerde, internet sitelerinde haberler yayınlandı. Bunlar beni baskı altına aldı. Yanlış yazılar ve yorumlarla görev yapmam beni menfi olarak yıprattı” dedi.

Hilmi Özkök, hakkında bu şekildeki yazıların Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gelinceye kadar olmadığını belirterek, ”Sicilim tertemiz. Genelkurmay Başkanlığı’na adım geçince bazı sıkıntılar başladı. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu benim irticaya karşı iyi mücadele yapamayacağımı söyledi. Dolayısıyla beni Genelkurmay Başkanı yapmak istemedi. O zamana kadar bir problem yoktu” diye konuştu.

 

 

Sefer tası

Özkök, soru üzerine yemeklerini sefer tası ile yanında getirmediğini belirterek, ”Sefer tası falan yoktu. Evimden paket halinde sebze getiriyordum. Genelkurmay Başkanlığı’nın ikinci yılından itibaren 2005’e kadar olabilir” dedi.

”Sağlığınız nedeniyle herhangi bir spekülasyon yapıldı mı?” şeklindeki soru üzerine Özkök, ”Hayır. ‘GATA’ya muayenelere gitmiyor’ diye yazıldı. Benim bir sağlık sorunum yok. Ben hala her sene GATA’ya kontrole giderim” diye konuştu.

Özkök, Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasına ilişkin soru üzerine, bu şekildeki atamalara ilişkin teamülleri anlatarak, kendisinin de teamüllere göre atandığını anlattı.

Ecevit hükümeti döneminde Genelkurmay Başkanı olduğunu ifade eden Özkök, ”Benim bir yerden gelip de birisi tarafından savunulduğum düşüncesi yanlıştır” dedi.

”Genelkurmay Başkanlığı göreviniz sırasında sivil ve askeri taraftan istifanızı sağlama yönünde doğrudan ya da dolaylı bir etki oldu mu?” şeklindeki soru üzerine de Özkök, böyle bir şey olmadığını belirterek, ancak basında hakkında çıkanlardan dolayı ”Acaba beni istifaya zorluyorlar mı” diye aklından geçirdiğini söyledi.

 

 

 


1 Mart Tezkeresi

Haşıloğlu’nun, ”Siz 1 Mart tezkeresi öncesinde tavrınızın nötr olduğunu söylediniz. Siyasilerin kararı olduğunu söylediniz. Basında hükümete baskı yapmanızın istendiği yazıldı” şeklindeki sözleri üzerine Özkök, bunların doğru olduğunu belirterek, sadece güvenlik boyutu konusunda Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bilgi verildiğini anlattı.

Özkök, ”(Dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı) Paul Wolfowitz benim baskı yapmamı istemiştir. Ben baskı yapmadım. Ben düşüncelerimi arz ettim. (Tezkere geçsin – geçmesin diye) Baskı yaparak siyasi kararı etkileme yoluna gitmedim” dedi.

Haşıloğlu’nun sorusu üzerine ”Ayışığı ve Yakamoz” belgeleri geldiğinde o dönemde Genelkurmay Adli Müşaviri olan Sadi Çaycı’ya bilgisayarları inceletmeyi düşündüğünü söylediğini ifade eden Özkök, ”Bilgisayarlara girebilir miyiz’ dedim. ‘Girmeseniz iyi olur’ dedi” şeklinde konuştu.
Savcı Haşıloğlu’nun, ”Tuncay Özkan ve Kemal Yavuz döneminde televizyon programında sizinle ve komutanlığınızla ilgili yıpratıcı yayınlar yapıldı mı?” sorusuna Özkök, ”Evet aleyhime ve haksız yayınlar oldu. Bana haksız ithamlarda bulunmuştur. Hatta televizyonda bana salak demiştir (Tuncay Özkan). ‘Ağzından kaçmıştır’ diye nitelendirdim” diye konuştu.

Bunun üzerine Tuncay Özkan söz alarak bir Genelkurmay Başkanı’na böyle bir söz söylemeyeceğini belirterek, bu konuda yargılandığını ve beraat ettiğini anlattı. Özkan, programa ilişkin kaseti deşifre eden subayların yanlış yazdığını kaydetti.

Bugünkü duruşmaya emekli orgeneraller İlker Başbuğ ve Hurşit Tolon, Mustafa Balbay, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ve gazeteci Tuncay Özkan’ın da aralarında bulunduğu 45 tutuklu sanık katılıyor.

CHP Milletvekili Mehmet Haberal, emekli tuğgeneraller Levent Ersöz ile Veli Küçük ve Sedat Peker’in de aralarında bulunduğu 20 tutuklu sanık ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada, bu davada tutuksuz yargılanan ”Odatv” davasının tutuklu sanığı Yalçın Küçük ile diğer tutuksuz sanıklar Nusret Senem, Fatma Sibel Gürcihan ve Güler Kömürcü Öztürk de hazır bulundu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, tanıklardan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün hazır olduğunu belirtti. Salona alınan Özkök, kürsüye gelerek sandalyeye oturdu. Bu arada, duruşma başlamadan önce salona gelen İlker Başbuğ, izleyiciler tarafından alkışlandı. Başbuğ bir süre sonra izleyicilerin bulunduğu bölüme gelerek, buradakileri selamladı. Bu sırada da izleyicilerin Başbuğ’u alkışladıkları görüldü.

 

 

 

 
ÖZKÖK DÜN DE ŞUNLARI SÖYLEMİŞTİ: ‘DARBE PLANLARI BANA GETİRİLDİ’

Ergenekon’da ifade veren eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, AK Parti iktidara geldiğinde darbe planının gündeme geldiğini ancak resmi olmadığı için işleme koymadığını söyledi.

Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, AK Parti’nin 2002’de iktidara gelmesinden sonra muhtıra konusunun gündeme geldiğini söyledi. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri’de görülen davanın dünkü duruşmasına tutuklu sanıklardan CHP milletvekili Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, emekli Orgeneral Hasan Iğsız, emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün aralarında bulunduğu 47 sanık katıldı.

 

 

 

KOMUTAN NE DERSE O OLUR
Özkök,tanıklık yemininin ardından ifadelerine şöyle başladı: “2002’de Genelkurmay Başkanlığı’na atandım. 1 yıl sonra seçim yapıldı ve şu anki parti iktidara geldi. 28 Şubat sürecinde ben de dahil herkeste bir tedirginlik oluştu. Bu parti mensuplarının eski söylemlerine bakıldığı zaman, acaba cumhuriyet kazanımlarından taviz verilir mi, ülkenin bölünmez bütünlüğü ile bağımsızlığına zarar gelebilecek bir ortama gelir mi, geriye dönüş olur mu diye tedirginlik oldu. Bu konuda toplantılar yaptık. Askerlikte herkes hür fikrini söyler, sonunda komutan ne derse o olur. Biz de öyle yaptık. Kimi zaman benim görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu. Ben bunu normal karşılarım” Özkök, gündemi meşgul eden önemli olayların yaşandığı, Kıbrıs’ta Annan Planı’nın referanduma sunulduğu bir dönemde, darbe planı olduğu söylenen Ayışığı ve Yakamoz isimli planların kendisine ulaştığını ancak resmi bir belge olmadığı için herhangi bir işlem yapmadığını söyledi. Özkök bu planların eline geçmesini şöyle anlattı: “2004 yılı bahar ayında, önüme bir CD sunumu geldi. İçinde Ayışığı ve Yakamoz sunumları vardı. Böyle durumlarda hep şüpheyle yaklaşmanız gerekir. Bunlar dezenformasyon da olabilirdi. Bilgi kirliliği oluşturmak amacıyla da hazırlanmış olabileceği için temkinli olmam gerekiyordu. Bu yüzden hiç kimseyle paylaşmadım. İddialar çok büyük. Hukuki bir işlem yapılabilir mi diye düşündüm. İlk başta buna gerek duymadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın emrinde 300 bin kişi var. Astlarınıza olan güvensizlik büyük sorunlara neden olabilir. Meşru olmayan gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Astlarımdan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Hatta o dönem benim uçağıma havada yakıt ikmali yapıldı. Benim cesurluğumdan mı? Onların eğitimine güven duyduğumu göstermek için yaptım. O günden sonra bazı arkadaşlar emekli oldu, bazıları kaldı. Olaylar değişti, unutuldu gitti. Emekli olduktan sonra bu konular gündeme geldi.”

 

 

 

 
2009 YILINDAKİ İFADESİ OKUNDU
Özkök’ün ifadelerini tamamlamasının ardından mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özkök’e 25 Nisan 2009’da Ergenekon savcıları tarafından alınan ifadesini okudu. Özese, savcılıkta Özkök’e “Mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu” şeklinde bir soru yöneltildiğini, Özkök’ün de “Herkesin şahsi görüşünün yanında kimse benim yanımda ‘muhtıra’ verme şeklinde bir teklifte bulunamaz. Ben de böyle bir şeye fırsat vermem. Görevde bulunduğum daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmemiştir” diye yanıt verdiğini okudu. “Buraya bir açıklık getirmek istiyorum” diyen Özkök, “Geçen bir gazeteci (Alper Görmüş) bir röportajıma atıfta bulunarak ‘teklif diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım da başka olurdu’ dediğimi belirtmiş. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunum yaparlar. Teklif bu şekilde olur. Her söylenen şey teklif değildir. Mesela bazen toplanır beyin fırtınası yaparız. Herkes aklına gelen her şeyi söyler. Bu söylenenler teklif değildir. 3 hareket tarzı vardır. Saldırı, savunma, geri çekilme. Biz de nasıl hareket edileceğini konuştuk. Evet, orada bu söz (muhtıra) söylendi. Kıbrıs konusunda muhtemel hareket tarzlarından biriydi. Ama teklif olarak sunulmadı” dedi.

 

 

 
MİT’TEN DUYDUM
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ile Hilmi Özkök arasında soru-cevap bölümü şöyle gelişti: Pekgüzel: Siz Ergenekon örgütünü duydunuz mu? Özkök: MİT tarafından bana verilen belgede gördüm. Onun dışında duymadım. Benim dönemimde bu konuda çalışma yapılmadı. Ama askeri açıdan tutarsızlık vardı. Kıdem ve rütbe olarak yukarıda olanlar, daha aşağıda olanlara bağlı görülüyordu. Pekgüzel: Zaten bizim iddiamız da Ergenekon terör örgütünün legal bir yapı olmadığı. Askeri hiyerarşinin böyle bir örgüt şemasında olması beklenemez. Özkök: Ben o zaman için öyle değerlendirmiştim.

 

 

‘Evet, 10 yıl önceki Ergenekon şeması bu evraktaydı’
Özkök, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) hazırladığı Ergenekon şemasının 2003’te dönemin MİT Müsteşarı (Şenkal Atasagun) tarafından kendisine makamında verildiğini ancak o an bu şemayı tutarsız bulduğunu ve araştırması için istihbarat başkanına verdiğini söyledi. Mahkeme Başkanı Özese, mübaşir aracılığıyla Özkök’e bazı belgeler vererek, “Size verilen şema bunlar arasında var mı bir bakın” diye sordu. Özkök önüne konulan belgeleri inceledikten sonra “Bunlardan biri bende çağrışım yaptı. Sondan ikinci, EK 7. Evet, bana verilen evrak buydu” dedi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Özkök’e soru yöneltirken şu açıklamayı yaptı: “Siz ömrünüzü askerlikle geçirmiş bir şahıssınız. En alttan en üste kadar yükselmişsiniz. Bu davada Ergenekon örgütünden bahsediliyor. İlk bahseden bir deniz subayı Erol Mütercimler. O da emekli tümgeneral Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu söylüyor. Aydınlık Dergisi de 1997 yılında Erol Mütercimler ile bir röportaj yaparak örgütün varlığını duyuruyor. Bugün hemen herkesin inkar edemediği bir şey var. İtalya’da Gladyo, Fransa’da Rüzgar Gülü, Yunanistan’da Koyun Postu gibi isimlerle NATO’nun kendisine bağlı ülkelerde yer altı örgütlenmeler kurduğu biliniyor. Bu örgütün Türkiye’de de Ergenekon adıyla faaliyet gösterdiği iddia ediliyor.” Sanıklar, savcının açıklamalarına tepki gösterdi. Savcının soru sorma yöntemine tepki gösteren Doğu Perinçek, “Aydınlık Dergisi sadece Erol Mütercimler’le yapılan röportaja yer veriyor, örgütün varlığını duyurmuyor. Bir hukukçuya bu şekilde soru sormak yakışmaz” diye açıklama yaptı. Kendisinin de aynı şeyi söylediğini vurgulayan savcı Pekgüzel, Perinçek’e tepki göstererek sorusunu iyi dinlemesini istedi.

 

 

 

 
AYIŞIĞI VE YAKAMOZ’U TEŞHİS ETTİ
Özkök öğleden sonraki oturumda sanıkların sorularını yanıtladı. Özkök’e bilgisayarda Ayışığı ve Yakamoz sunumları gösterildi. Özkök, “Evet, bunlar benim gördüklerim. Her şey açıkça yazılmış. Penguen yazılmış, Deniz Kuvvetleri’ne benzetme yapılmış. Okudum, ettim. Komutanlık yeteneklerimi kullanarak bunlar olmasın diye uğraştım. Bunları anlamaya da çalıştım” ifadelerini kullandı. Savcı Pekgüzel’in “Şener Eruygur’a sordunuz mu” sorusuna “Böyle bir çalışma olmadığını söyledi. Bu kadar önemli olduklarını şimdi anlıyoruz. O zaman fark edemedik. Bu gibi şeyler hep CD’ler içinde imzasız mühürsüz gelirdi her nedense” diye yanıt verdi. Özkök, savcının soruları üzerine Eruygur döneminde Jandarma Genel Komutanlığı’nda bazı kişilerle yapılan ikili görüşmelerin gizlice kayda alındığı konusunda bir bilgisi olmadığını ancak telefon dinlemeleri konusunda duyum aldığını söyledi. Dinlemelerin yasal dayanağı olup olmadığı sorusu üzerine Özkök, “Yasa dışı dinlemeler yapıldığı konusunda ben de duyum aldım. Açıklık ve şeffaflıktan yana olduğum için Şener Eruygur’a sordum. Yasadışı bir şey yapmadıklarını söyledi. Ben de hem teşekkür ettim hem de dikkatli olmaları konusunda ikaz ettim” dedi.

 

 

 

 
SEFER TASI CEVABI
Özkök, Jandarma İstihbarat Tuğgeneral Levent Ersöz ile Jandarma İstihbarat Teknik Daire Başkanı Albay Hasan Atilla Uğur’u da bu konuda uyardığını söyledi. Özkök, zehirlenme tehlikesine karşı yemeğini evden sefer tasıyla götürdüğü iddiasına da dolaylı yoldan cevap verdi. Savcı, Özden Örnek’in günlüklerinden Yaşar Büyükanıt’ın zehirlemeye çalışıldığı konusunu sorunca Özkök, “Zehirlenme bir efsanedir. Benimle ilgili de söylendi. Karargaha sefer tası ile yemek götürmemin sağlık nedeniyle olduğunu defalarca söyledim. Birlikleri geziyorum, oralarda yemek yiyorum. Beni karargâhta mı zehirleyecekler? Bu Ayışığı ve Yakamoz’da ‘etkisiz hale getirmekten’, ‘pasifize’ etmekten bahsedildiği için böyle bir şey hayal etmiş olmalılar” diye konuştu. Savcı, 2004’te Ankara Ticaret Odası’nda hilafetin kaldırılması konusunda yapılan toplantıyla ilgili önceden kendisine bilgi verilip verilmediğini sordu. Özkök ise İsveç’te olduğunu ve bilgi verilmediğini belirterek “Yerime kuvvet komutanım katıldı. Rahatsız oldum. Katılımdan memnun olmadığımı ifade ettim. Kimin organize ettiğini bilmiyorum” cevabını verdi. Özkök, Mustafa Balbay’ın “Genç subaylar rahatsız” haberiyle ilgili bir soruya da, “O beni hakikaten çok müşkül durumda bırakacak yazıydı. Çağrıştırdığı ifadeden rahatsız olduğum için basın toplantısı yaptım” dedi. Bugünkü duruşmada Özkök soruları yanıtlamaya devam edecek.

Kaynak:Sabah