Kategori arşivi: Sağlık

Anneler Ve Babalar Dikkat

Çocuk yetiştirmek her geçen gün zorlaşırken anne-babaların aldığı sorumluluklar ve dikkat edilmesi gerekenler katlanarak artıyor. Peki, sağlıklı bir çocuk için anne-babalar nelere dikkat etmeliler? İşte ebeveynleri yakından ilgilendiren bu soruya yanıt veren Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Namık Kemal Akpınar, 9 temel ipucunu şöyle sıralıyor:

 

1. Sağlıklı anne: Sağlıklı nesiller yetiştirmenin birinci kuralı, sağlıklı anne ve uygun bir aile ortamından geçer. Hamilelik döneminde anne düzenli sağlık kontrollerini yaptırmalı, aşılarını tamamlamalı ve dengeli beslenmeli.

 

2. Anne sütü: Bebeklere mümkün ise 1-2 yaşa kadar kadar anne sütü verilmeli. Çünkü anne sütü, bebeğin ideal büyümesini ve gelişmesini sağlar. Zeka ve beyin gelişimi için en faydalı besin kaynağıdır. Bağışıklık sisteminin gelişmesi için gerekli maddeleri içerir. İleride olabilecek şeker hastalığı ve şişmanlığa karşı koruyucudur.

 

3. Aşılama: Çocukların tehlikeli olabilecek mikroplara karşı bağışıklık sistemini uyarıp, onlara karşı savunma geliştirilebilmeleri için aşılarının düzenli ve eksiksiz yapılması önemli. Sağlık Bakanlığı’nca planlanan Ulusal Aşı Takvimi’ndeki aşıların mutlaka yaptırılması gerekiyor.

 

4. Beslenme: Çocuğun ideal büyüme değerlerine ulaşması için düzenli ve dengeli beslenmesi şart. Her mevsimin uygun sebze ve meyvelerini içeren besinler almalı. Çocuklar özellikle abur-cubur gıdalar ile tanıştırılmamalı, 3 beyaz yani şeker-un-tuz içeren gıdalardan olabildiğince uzak durulmalı.

5. Diş sağlığı: Çocukların dişlerine zararlı olabilecek asitli, gazlı ve şekerli gıdalardan uzak durmaları sağlanmalı. Çocuklar, kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce mutlaka dişlerini fırçalamalılar. Düzenli diş kontrolleri yaptırılmalı.

 

6. Sağlık kontrolleri: Düzenli sağlık kontrollerinde bebeğin büyümesi (boy, kilo, baş çevresi) ve gelişmesi (zeka, mental durumu, ayına veya yaşına uygun hareketleri yapabilirliği) değerlendirilir. Bazı hastalıkların ön bulguları erken dönemlerde kendini gösterir. Düzenli sağlık kontrolü, erken tanı ve tedavide başarıyı da beraberinde getirir.

 

7. Spor: Bebeğe doğduğu andan itibaren egzersiz yaptırılmalı. Emekleme ve yürümeye başladığı andan itibaren çocuğun hareketliliğini artıracak ortamlar sağlanmalı. Oyun çocukluğu döneminden itibaren de çeşitli sporsal aktivitelere katılımını sağlayın. Spor, sağlığının yanı sıra çocuğun okul dönemi başarısını da olumlu yönde etkiler.

Kaynak:Uzmanı Dr. Namık Kemal Akpınar

Spor yaparken dikkat etmeniz gereken 4 önemli kural

ABD’li antrenör Mike Boyle: “Kaslarınız için bir öğrenme sürecidir bu. O yüzden her yaptığınız hareket kaslarınızı geliştirir” diyor. Ancak kaslarınız zamanla bu antrenmanlara adapte olur ve onları geliştirmek zorlaşır. Bu saatten sonra kaslarınızı büyütmek akıllıca hazırlanan antrenman programlarının işidir. İşte Mike Boyle’nin sıklıkla şahit olduğu dört hata…

Hata 1

Bacaklarınızı çalıştırmıyorsunuz

Birçok erkek, spor salonunda göğüs ve kol kaslarını büyütmek için saatler harcarken, bacak kaslarını ihmal eder. Mike Boyle’a göre bu, yapılabilecek en büyük hatalardan biri: “Alt vücudunuzda yer alan büyük kas gruplarını çalıştırmak, vücudunuzun bütün kaslarını geliştirmenize yardım edecek büyüme hormonlarının daha çok salgılanmasını sağlar.” Bunu deneyin: Arka ayak sehpada split squat. Bir barı üstten tutuşla kavrayın ve sırtınızın üst bölümünde, başınızın arkasında tutun. Sol ayağınızla öne doğru büyük bir adım atın. Sağ ayağınızı da arkanızda duran sehpanın köşesine koyun. Bu şekilde vücudunuzu yaklaştırabildiğiniz kadar yere yaklaştırın. Toplamda 10 tekrar yapın ve aynısını diğer ayağınız öndeyken tekrarlayın. Bu, bir set demek. Toplam üç set yapın.

Hata 2

Çok fazla koşuyorsunuz

Kilometrelerce koşmak tamamen vakit kaybı değil tabii ki. Ancak antrenör Boyle’a göre bunun bazı zararları da yok değil: “Vücudunuz koşarken sürekli tekrarlanan harekete adapte olur. Ayrıca, koşmak hızlı kasılan kas liflerini çalıştırmaz. Oysa bu kas liflerinin yağ yakmada büyük bir rolü vardır.” Bunu deneyin: Daha kısa mesafeleri yüksek tempoda koştuğunuz aralıklı koşular yapın. Bir koşu bandının eğimini yüzde dokuza getirin ve 30 saniye boyunca koşabildiğiniz kadar hızlı koşun. Daha sonra bir dakika hafif tempoda koşun ve bunu 10 kere tekrarlayın.

Hata 3

Çok yavaş kaldırıyorsunuz

Hızlı yapılan ağırlık çalışmaları hızlı sonuçlar verir. Mike Boyle bunun nedenini şöyle anlatıyor: “Bu tür çalışmalar, daha çok büyüme potansiyeli olan hızlı kasılan kas liflerini daha etkili çalıştırır. Ayrıca hareketleri hızlı yapmak kalp atış hızınızı da yükseltir. Daha çok yağ yakmanızı sağlar.” Bunu deneyin: Ağırlığı hızlı kaldırın. Ağırlığı aşağı indirmek için de iki saniyelik bir süre ayırın.

Hata 4

Kendinizi zorlamıyorsunuz

Profesyonel sporcular güçlü oldukları yanlarını değil, güçsüz oldukları yanlarını çalıştırırlar. Siz de öyle yapmalısınız. Antrenör Böyle “Zaten iyi yaptığınız şeyleri sürekli tekrarlamanın bir anlamı yok” diyor. Bunu deneyin: Birden fazla kasınızı aynı anda çalıştıran hareketleri tercih edin. Deadlift, barfiks ve dips bu konuda iyi bir başlangıçtır. Antrenmanlarınıza bu tür zor hareketler eklemeden kaslarınızı belli bir limitin üstünde geliştirmeniz imkansız.

Sağlıklı Uyku Sırları

Gece yatarken rahat nefes alamıyorsanız, sabahları boğazınızda kuruluk hissi ile uyanıyorsanız, uyku kaliteniz günden güne düşüyorsa ve sürekli ağzınızdan nefes alıp verdiğinizi fark ediyorsanız; burun tıkanıklığı sorunu ile karşı karşıyasınız demektir. Memorial Hizmet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Murat Enöz, burun tıkanıklığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Ağzınızdan nefes almayın

Burundan alınan nefes, akciğerlere ulaşmadan önce ısıtılır, nemlendirilir ve temizlenir. Burnun bu arıtma ve iklimlendirme işlevleri, akciğer ve genel vücut sağlığı için çok önemlidir. Eğer burun solunumu yapılamıyorsa veya bir şekilde burnun işlevini engelleyen bir bozukluk varsa, sürekli olarak veya belirli bir dönem boyunca yapılan ağız solunumu bazı sağlık sorunlarına yol açabilir. Çünkü ağız solunumu atmosfer havasının koşullarını değiştirmeden, alınan havanın doğrudan boğaz ve akciğerlere ulaşmasına neden olur. Oysa burun, dışarıdaki soğuk ve kuru havayı akciğerlere uygun hale getirir.

 

Halk arasında “burun etleri” olarak bilinen “konka ” adı verilen, burun boşluklarının yan taraflarında bulunan oluşumların bu konuda çeşitli görevleri vardır. Buruna giren hava, konkaların arasından geçer. Bu geçiş belirli bir zaman aldığından bu sürede burundan alınan hava, ağızdan alınan havaya göre daha etkili olarak ısıtılır. Ayrıca yine bu yapıları oluşturan hücrelerin üzerinde bulunan ince “titrek tüyler” sayesinde, havada bulunan tozlar, polenler ve bakteriler filtre edilmiş olur. Burada yapışkan özelliği bulunan salgılar da (mukus örtüsü) havada bulunan alerjen ve mikropların büyük çoğunluğunu tutar ve akciğere gitmelerini önler.

Burun tıkanıklığı sorunu varsa KBB uzmanına başvurulmalı

Halk arasında burun tıkanıklığının bilinen en sık nedeni kıkırdak-kemik eğrilikleri, diğer adıyla “deviasyon”dur. Oysa daha sık karşılaşılan neden, burun eti şişmesi (konka şişmesi) veya “rinit” denilen çeşitli nezle tipleridir. Bunları takiben çeşitli sinüzit tiplerine bağlı da burun tıkanıklıkları olabilir. Burun tıkanıklığı olan hastaların en büyük endişesi, doktora başvurduklarında “ameliyat gerekiyor” denmesidir. Burada her burun tıkanıklığının tedavisinin ameliyat olmadığını vurgulamak gerekir. Ameliyatla tedavi ancak ciddi bir anatomik bozukluğu olan ve/veya ilaç tedavisine yanıt alınamayan hastalarda düşünülebilir.

Op. Dr. Murat Enöz

Ramazan”dan sonra Diyet

Ramazan ayında aldığınız kiloları nasıl vereceğinizi uzman ekiplerimiz anlatıyor, alışkanlık haline gelen beslenme düzeni, bayram sonrası sağlıklı kalmak için değişmek zorunda… Kontrolsüz yenilen yemekler, tatlılar nedeniyle alınan kilolar bayram ikramları ile birlikte daha da artınca fazla kilolardan da kurtulmak kaçınılmaz olacak. Bunun için kararlı olmak ve uzmanların önerilerine kulak vermek gerekiyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Şefika Aydın Selçuk, Ramazan ayı sonrası sağlıklı beslenme ve alınan kiloların verilmesi konusunda önerilerde bulundu.

 


Bayramın sonrası herkesi kilo verme dürtüsü sarmaya başlar. Kilo vermeye başlama ile erteleme arasında gidip gelen düşünceler sadece vakit kaybettirecek ve kilo vermeyi daha da zorlaştıracaktır. Ramazan süresince tüm gün aç olan metabolizmamız yavaşlamıştır ve daha da özen gösterilmeye ihtiyacı vardır. Ayrıca sonbahar nedeniyle havaların daha erken kararması ve havaların soğumaya başlaması dolayısıyla gelişen halsizlik, isteksizlik, mutsuzluk sonucu aşırı yeme atakları da gelişebilir.


1. Öncelikle ne istediğinize karar vererek bir başlangıç yapmalısınız. Siz istemediğiniz ve hedefinizi bilmediğiniz sürece diyetiniz başarısız olacaktır.

 

2. Diyet kişiye özeldir. Bu konuda mutlaka diyetisyeninizden destek almalı ve kontrollü diyet yapmalısınız.

3. Alınan kiloları vermek için en doğru adım için sizin yapabileceğiniz 2 parametre olduğunu unutmayın. Birincisi yeterli ve dengeli size özel düşük kalorili bir diyet, ikincisi de mutlaka düzenli tempolu egzersiz planıdır.

 

4. Beslenmenizde yapacağınız en küçük değişiklik, hem kilo verdirecek hem de sonbaharın yorgunluğunu size unutturacaktır.

 

5. Öncelikle öğün düzenini sağlayarak başlamalısınız. Ramazan boyunca öğünlerin azalması ve uzun açlıklardan dolayı metabolizma yavaşlamıştır. Mutlaka kahvaltı ile güne başlamalı, en az 2 ara öğün yaparak öğle ve akşam öğünlerini atlamamalısınız. Ara öğünleri kesinlikle ihmal etmeyiniz.

 

6. Ramazan’dan kalma bir alışkanlıkla geç saatlerde yapılan atıştırmalara dikkat edilmesi gerekir. Özellikle gece yapılan atıştırmaları vücudumuz daha zor yakar ve yediklerimizin yağa dönüşme ihtimali yüksektir. Fiziksel aktivitenin en az olduğu gece saatlerinde atıştırma yapılacaksa tercihlerde; enerjisi düşük ve bol lif içeren domates, salatalık, maydanoz gibi besinlere yer vermek kalori alımı bakımından daha doğru olacaktır.

7. Beslenmedeki değişikliklerde günlük yağ alımınızı azaltarak başlamalısınız. Ramazan süresince başlangıçlar, ara sıcaklar, ağır yemekler, tatlılar ve pideler ile dolu sofralar vücudu yağlandıracak şekilde tüketime neden olur. Başta süt, yoğurt ve peyniri yarım yağlı ya da yağsız almalısınız. Bu hem sizi tok tutacak hem de daha az kalori aldıracaktır. Süt ürünleri karbonhidrat, protein ve yağ grubunu içeren sağlıklı ama kalorili bir gruptur.

 

8. Yemekler etli ise yağsız pişirilmeli, kızartmalardan kaçınılmalıdır. Bunun yerine ızgara, buğulama, haşlama ya da fırında yöntemleri tercih edin.

 

9. Sebze yemeklerine kişi başına 1 yemek kaşığı gibi zeytinyağı koyarak pişirin.

 

10. Öğle ve akşam öğünlerinize salata ekleyin ancak sos olarak sadece 1 yemek kaşığı zeytinyağı, limon ve sirke kullanın. Salata sınırsız tüketilebilir. Fakat salatalarda mısır, ton balığı, ceviz, havuç gibi besinler serbest kullanılmamalıdır.

 

11. Yeterli düzeyde uyku en önemli unsurdur. Yetişkinler 8 saatten fazla uyumamaya özen gösterin.

12. Alınan tüm toksinleri vücuttan uzaklaştırabilmek için 8 -12 bardak su içilmelidir. Suyun; vücut ısısının dengelenmesi, besinlerin sindirimi ve emilimi sırasında hücrelere taşınması, toksinlerin vücuttan arındırılması gibi birçok görevi vardır. Vücut suyu azalınca baş ağrısı ile kendini göstermektedir.

 

13. Sonbaharda hastalıklardan daha uzak kalmak için bağışıklık sistemini güçlendirmek için antioksidan besinleri tüketmek gerekir. Antioksidanlar, hücrelerdeki oksitlenmeyi önleyen maddeler olarak nitelendirilirler. Bunu vücuttaki bazı enzimleri artırıp, savunma mekanizmasını daha da güçlendirerek gerçekleştirmektedir. Bu sayede vücut direnci artmakta, böylelikle enfeksiyonlara yakalanma riski azalmakta, eğer hastalık oluşmuşsa daha kısa sürede atlatılmasını sağlanmaktadır.

 

14. Diyet ile birlikte düzenli spor yapılmalıdır. Haftada 3–4 gün 40 dakika tempolu yürüyüş, bisiklete binme, dans, aerobik, jimnastik, tenis veya yüzme kalbi çalıştıran sporlardır.

 

15. Sebze ve meyve tüketiminizi dengeleyin. Günde en az 4–5 yemek kaşığı sebze yemeğini ve günlük 3 porsiyon meyveyi öğünlere dağıtın. Ana öğünlerde tamamlayıcı olarak meyve suları gibi kalorili içecekler yerine salata kullanın. 2 haftada bir kez kuru baklagilleri sofrada eksik etmeyin.

 

16. Rafine ürünleri rafa kaldırın. Bu besinle hızlıca kana karışıp kilo yaparlar. Beyaz ekmek, pirinç, makarna, şeker, bal ve şerbetli tatlılar gibi birçok besini içine alır. Bunların yerine tam tahıllı ekmekler, bulgur, yeşil mercimek, kepekli makarna ve sütlü meyveli tatlılar tercih edilmelidir.

 

17. Kahve tüketimi sonbaharla beraber atış gösterir. Maksimum miktar günlük 2 fincandır. Bu da filtre veya yağsız sütten nescafe olarak içilmedir. Süt tozu yerine yağsız sütü tercih etmeniz daha az kalori almanızı sağlar.

Zayıflatıcı ilaçlara dikkat

Balıkesir ’de 35 yaşındaki Nilüfer Gülmez’in zayıflamak için internetten satın alarak kullandığı ‘gıda takviyesi’ adıyla satılan mango özlü ilaç, 4 drajelik kullanımdan sonra Gülmez’in kalbinin durmasına yol açtı.

Genç kadın halen yoğun bakımda ölüm kalım savaşı verirken, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr. Saim Kerman, son günlerde benzer olayların peşpeşe yaşandığını belirterek, “Bu ürünlerin analizlerde mango, acaiberry, altınçilek gibi tamamıyla bitkisel olduğu iddia edilen ürünlerin içinde hiç bulunmaması gereken ve önemli bir ilaç etken maddesi olan ‘sibutramin’e çok yüksek oranda rastladık. Sibutraminin aşırı dozu kalp kaslarında, kardiyolojik toksik etki yaratarak kalp durmasına yol açıyor” dedi. Bu ürünleri almayın Bir ilaçta bulunması gereken en yüksek sibutramin miktarının, uluslararası stardartlara göre 20 mg olması gerektiğine dikkat çeken Kerman şu bilgileri verdi: “İlaç olamayan üstelik tamamıyla bitkisel olduğu iddiasıyla gıda takviyesi adı altında satılan bu ürünleri analiz ettik. Dudak uçuklatacak kadar yüksek oranlarda sibutramine rastladık. Bazı drajelerde 40 mg iken bazılarında ise 70 mg arasında değişiyor. Bu kalp durmasına neden olacak öldürücü bir oran. Kısa sürede zayıflattığı iddia edilen hiçbir ürünü satın almayın.”

Gelen şikâyetleri değerlendirerek çeşitli adreslere baskınlar düzenlediklerini söyleyen Kerman şöyle devam etti: “Mango, altınçilek, acaiberry, biber içerikli zayıflatıcı ürünler genellikle çantacı olarak tabir edilen kişilerce yurtdışından kaçak olarak ülkeye sokuluyor. Bu kişilerin önünü kesmek için, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü olarak tıbbi etkisi olan tüm bitkileri ruhsatlandırma yoluna gideceğiz. Çalışmalarımız devam ediyor. Kısa süre içinde devreye girecek bu uygulama büyük oranda etkili olacak. Bir ara altınçilek özlü olduğu iddia edilen ürünler için ‘Başbakanın tercihi’ ibaresini kullandılar. Şimdi de mango özlü tabletler için ‘Dr.Mehmet Öz’ün tavsiyesi’ deniyor. Bu tefeci kişilere kesinlikle güvenmeyin, kanmayın.”

Kalbi de zayıflatıyor

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr.Ahmet Rasim Küçükusta, “Bitkisel adı altında satılan zayıflatıcı birçok ürünün içinde zararlı olan ilaç etken maddesi sibutramin bulunuyor. İnsanlar bu ürünleri kullanarak kendileri mangonun, ya da altın çilek özünün zayıflattığını sanıyor ama aslında kalp krizlerine sebep olan sibutramin etken maddesi kişiyi zayıflatıyor” dedi.

Radikal’in haberine göre Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri ve İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol ise şöyle konuştu: “Sibutramin kalp zayıflığına, ani kalp krizine neden oluyor. Hekimler artık içinde sibutramin olan ilaçları kullanmıyor. ‘Gıda takviyesi’ diye satılan ürünlerde bu maddeye rastlanıyor.”

Kansere karşı mantar

Çok eski zamanlardan beri mantarın; pratikte bir lezzet harikası olduğu bilinir ama son yıllarda yapılan araştırmalar ilaç olarak da çok değerli olduğunu ortaya çıkardı. Son 10 yılda mantar, Batı’da büyük ilgi gördü ve görmeye de devam ediyor. Bu yıl yapılan son araştırmalara göre; bilinçsiz tüketildiğinde ölümlere neden olan mantarın herbir türünün farklı bir yararı olduğu anlaşıldı. İşte mantarla ilgili ilginç bilgiler…
Kansere karşı başarı sağlayan mantar cinsleri; Genus, Trametesversicolor, Shitake, Maitake, Raishi, Hericium Erinaceus, Cordyseps, Boletus Badius, Calvatia Utriformis, Flammuline Velutipes, İnonotus Obliquis, Corpinus Comatus, Genus Clitocybe, Albatrellus Confluens, Fomus Fomentarius ve Genus Clitocybe olarak belirlenmiştir.

BAĞIŞIKLIĞI KUVVETLENDİRİR
Mantar kolestrolü düşürüyor; kanser, şeker ve böbrek hastalıklarının tedavisinde önemli rol oynuyor. Ayrıca antioksidan, antialerjik ve antimikrobiyal özellikleriyle de dikkat çekiyor. Mantarın tümörlerin erimesi, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi gibi işlevleri de bulunuyor.
Mantarın özü, anti-tümör ile ilgili olarak dünya genelinde çeşitli araştırma grupları tarafından değerlendiriliyor. Piyasada bulunan anti-kanser ilaçları, hedefe yönelik ve daha az toksit tedavi için de kullanılıyor. Birçok klinik kanser tedavisinde kullanılan mantar, ilaçlarda ekstre olarak da değerlendiriliyor.
Mantarlar; bulantı, kemik iliği baskılanması, anemi ve bağışıklığın baskılanmasını azaltmak gibi kanserin yan etkilerinden de koruyor. Ayrıca kemoterapi ve radyasyon tedavisinde tamamlayıcı olarak da biliniyor. Son zamanlarda anti-tümör maddeler dahil olmak üzere biyoaktif molekülleri ile bir dizi farklı mantarlar tespit edilmiştir.

TADI KENDİNE ÖZGÜ  Bazı mantarlar ilaca dirençli kanser tedavisinde etkili bir araç olarak gösteriliyor. Yapılan bazı çalışmalarda; tıbbi mantarlar tarafından tetiklenen mekanizmaların altında bazı kemik erimelerinin yattığı biliniyor. Sonuç olarak; bu yeni anti-tümör ajanı olarak biyoaktif bileşenlerin kullanımı ile daha mekanik bir çerçeve sağladığı önemle anlaşılmıştır.
Mantarlar kendilerine özgü tat ve lezzetleri ile eski çağlardan beri dünya çapında gurme mutfağında önemli bir yer tutuyor. Son zamanlarda birçok mantar türünün mucizevi özelliklere sahip olduğu çeşitli araştırmalarla kanıtlandı. Yine de mantarın çeşidini tanımlayıp tüketmek gerekiyor.

69 BİN TÜRÜ TANIMLANDI!
Mantar (Latince: Fungi), şapkalı mantarların tümüne halk arasında verilen genel addır. Halk arasında küf mantarı, pas mantarı, maya mantarı, şapkalı mantar, kav mantarı ve puf mantarı gibi çeşitli isimlerle anılan bütün mantarlar, mantar (Fungi) alemi içerisinde incelenirler. Fazla nemli yerlerde daha çokturlar.

MANTAR BİTKİ DEĞİLDİR!
Yeryüzünde 1.5 milyon kadar mantar türü olduğu söyleniyorsa da, günümüzde sadece 69 bin türü tanımlanmıştır. Çoğu insan, mantarların bitki olduğunu düşünmektedir, ancak mantarlar bitki değildir. Çünkü, mantarlar kendi besinlerini üretemezler. Mantarlar nemli ortamlarda gelişirler, bu nedenle yağmurlardan sonra topraktaki sporlar çimlenerek mantarları oluştururlar. Tek hücreli mantarlar ise tomurcuklanarak çoğalabilirler.

PROSTAT VE MEME KANSERİNDE ETKİLİLER
GENUS (Agaricus Blazei Murill): Yapılan bir araştırmaya göre; fareler üzerinde kullanılan ‘siklofosfamid’ adlı kanser ilacının, bu mantar türüyle birlikte tüketilmesi sonucunda, tümörün hücre içindeki bölünmesi durmuştur. Lektin ve protein ihtiva ettiğinden; sağlık, gıda ve ilaç sektöründe önemli bir yere sahiptir. Kadınlarda özellikle meme kanserine iyi geldiği, erkekler de ise prostatın büyümesini önlediği kanıtlanmıştır. Tümör erimesini hızlandırdığı, kemoterapide yardımcı olarak kullanıldığı ve anti-lösemik etki gösterdiği görülmüştür.
HİNDİ KU YRUĞU MANTARI (Trametesversicolor): ‘Mantar bulutu’ olarak da adlandırılır. Birçok kanser türlerine karşı antitümör özelliğe sahiptir. Prostat kanserinin ilerlemesini durdurmuştur. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda özellikle mide, kolon ve akciğer kanserinde tümörün yavaşlamasını sağladığı görülmüştür. Meme kanseri ve lösemiye karşı da etkili olduğu anlaşılmıştır. Bu mantar cinsi, karaciğer kanserlerinde incelenmiş ve kanser hücrelerini azalttığı ortaya çıkmıştır. Sabah.com.tr

Saç dökülmesine karşı öneriler

Saçı her gün yıkamak doğru değildir. 2-3 günde bir ph 5.5 değerinde bir şampuanla yıkamak yeterlidir.

Saçları sık yıkamak, saç derisinin yağ dengesini bozar ve saçlar daha fazla yağlanır.

Bilinçsiz beslenme ve diyetler saçı olumsuz etkiler. Vitamin. mineral ve protein eksikliği saçı cansızlaştırarak dökülmesine yol açar. Sağlıklı saçlar için B6, B12, C, E ve biyotin vitaminleri, kalsiyum, magnezyum, kalyum, çinko, bakır ve demir gibi amnioasitler de çok önemlidir. Eğer bu maddeler sağlıklı bir beslenme ile elde edilemiyorsa tabletlerden yararlanabilirsiniz.

Jöle kullanılmamalıdır. Jöle saçın nefes almasını önler ve dolayısıyla saç kaybına neden olur. Jöle kullanılsa bile aynı gün saçı yıkamak gerekir.

Saç derisinin kanlanmasını sağlayan damarların akışı yönünde saçlı deriye masaj yapmak saç dökülmesini önlemektedir.

Güneşin zararlı etkilerinden saçınızı koruyunuz. Çok güneş altında kalmak ve çok deniz suyunda kalmak saçlarınıza zarar verir.

Stresten uzak durulmalıdır. Yüksek stresli bir yaşamınız varsa kendinize zaman ayırarak stresi azaltmayı deneyin çünkü aşırı stres saç kayıplarına neden olur.

Sıkı olan şapka ve başlıklar kafa derisindeki dolaşımı zayıflatır ve ter ve kir oluşumuna sebep olur.

Saçlarınıza aşırı fiziksel zorlama yapmaktan kaçınmalısınız. Saçlarınızı nazikçe tarayın ve fırçalayın.

Saçlarınızı fırçalarken saçınızı çekmeyin ve saçlarınızı örmekten ve at kuyruğu yapmaktan mümkün olduğunca kaçının.

Bol bol meyve ve sebze ve az miktarda nişasta yiyin.

Meyve ve sebzeler bol miktarda flavonoid ve antioksidan içerirler bu da saç foliküllerini korur ve saçın büyümesini sağlar.

Sigara ve alkol kullanımı alışkanlık haline getirilmemelidir.

Eğer saçlarınızı boyuyorsanız boya işlemini 2 ayda bir defa yaparak sınırlandırın. Saçları boyamak saçlara zarar verir.

Düzenleyici kullanın ve çatallaşan saç uçlarını kesin.

Kaynak: Mylife