Erdoğan’dan flaş açıklamalar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington’daki Brookings Enstitüsü’nde “AK Parti İktidarları ve Türkiye’nin Dönüşümü” konulu bir konuşma yaptı.

 

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Filistin meselesi, Osmanlı’nın yıkılmasının ardından ortaya çıkmış meseledir. Bu boyutuyla Filistin meselesi yeni Türkiye’yi de çok yakından ilgilendirmektedir. Yani ‘size ne’ diyenlere aslında cevap burada yatmaktadır.

1920’de kurulan ilk Meclis Türkiye’nin ahengini yansıtıyordu. Zorlu bir 90 yıl yaşadık demokrasiye geçme mücadelesi verdik. İleri demokrasi konusunda kararlılığı olan bir iktidar var şu anda. Bugün bölgesel bir güç ve küresel aktör haline geldik.

Son 10.5 yıl Türkiye’de demokrasinin özellikle de millet egemenliğinin güç kazandığı, ileri standartlara kavuştuğu, geri dönülemez kazanımlar elde edildiği bir dönem oldu. Türkiye’nin 10 yıllardır çözülemeyen sorunlarına eğildik.

Herhangi bir etnik grubun veya bölgenin partisi değiliz. 81 vilayetin tamamında varız. Türkiye’de artık siyasetin anlamı ve işlevi değişmiştir. 12 yıl önce Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan Türkiye, artık dünyanın en büyük 17. ekonomisi.

Türkiye, 1947 yılında IMF’nin faaliyetlerine başlamasından sonra fona hemen üye olmuştur. 2001 yılındaki krizin ardından, yani biz iktidara geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye borcu 23.5 milyar dolardı.

IMF’ye ‘bize siyasi yaptırım konusunda dayatma yapmayın’ dedik. İktidarımız döneminde IMF’ye borcumuzu takır takır ödedik. Şu anda da IMF’ye borç vermek üzere müzakerelerimiz sürüyor. Sonuçlandığında fona 5 milyar dolar borç vereceğiz.

başbakanTürkiye’nin dış borcunun şu anda milli gelire oranı yüzde 36. 12 yıl önce Türkiye’de ekonomik hep krizler konuşuldu. Bizden önce iktidarların ömrü 16 aydı. Bu şekilde mali ve siyasi istikrar olmaz.

Bir ülkede güven yoksa istikrar da olmaz. Bu güven ve istikrar tablosu içinde adımlarımızı attık. Özel sektörü yatırıma teşvik ettik. Devlet kendi elindeki fabrikaları da özel sektöre devretti.

Türkiye’de artık ekonomik büyüme, çılgın projeler hep konuşulur. Şimdi önümüzde yeni ve çok önemli bir yatırım var. Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak proje, Süveyş ve Panama kanalını sollayacak.

Boğazımızı dev tankerlerin geçişinden ve olası felaketlerden kurtaracağız. Onun için Kanal İstanbul’a büyük önem veriyoruz. İhaleyle ilgili hazırlıklarımızı yaptık. Artık Türkiye dünyayı değil, dünya Türkiye’yi konuşacak.

Çözüm süreci de hayati bir süreçtir. Türkiye’de siyaseti ve sosyal yaşamı özellikle de ekonomiyi etkileyecek adımı atıyoruz. Türkiye son 30 yılını terörle geçirdi. 40 bin cana ve 350 milyar dolar mali kayba neden oldu.

Terör bölgenin huzuruna da ağır darbe vurdu. Terörle mücadele ederken, terörü doğuran nedenlerin de üzerine gittik. Doğu ve güneydoğu bölgelerine yatırımlar yaptık.

Ayrımcılığı reddettik. Daha önceden böyle bir ayrımcılığın yapıldığını görmezden gelemezdik. 76 milyon vatandaşımız bizim için birdir. Bölgesel milliyetçilik de yapmayacağız. İstanbul ne ise Van da bizim için odur.

Bölgeye yaptığımız yatırımlar aynı kararlılıkla devam ediyor. Bölgede şu anda bahar havası esmektedir.

Şu anda farklı bir uygulama ile 63 akil insan Türkiye’yi dolaşıyor. Bu 63 vefakar dost, bir ortak paydada buluştular; ‘ülkemizde barış havasını nasıl egemen kılarız’. Onlar bir ortak paydada bir mücadelenin içine girdiler.

Türkiye bölücü terör örgütü nedeniyle son 4 aydır herhangi bir saldırı olmuyor. Terörsüz, şiddetsiz, korkusuz bir ortamda kalkınma mücadelemizi çok güçlü bir şekilde sürdüreceğiz.
Bu yeni sürecin sabatoj ve tahriklere açık bir süreç olduğunu hatırlatmak isterim.

Güçlü bir Türkiye’den rahatsız olanlar var, tedbirlerimizi ona göre alıyoruz. Barış çabalarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz, demokrasiyi ve insan haklarını savunmaya devam edeceğiz.”

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Erdoğan’ın konuşmasını tamamlamasının ardından soru-cevap kısmına geçildi.

Gelen soru üzerine yeni anayasa çalışmalarına değinen Erdoğan, şunları söyledi: “Şu ana kadar muhalefetin olumlu yaklaşımlarını göremedik. Son olarak Meclis Başkanı partilerden önerilerini aldı. Şu ana kadar mutabık kalınan madde sayısı 40. 1.5 yılda buraya geldik. Biz olumlu yaklaşımlarımızı devam ettireceğiz. Meclis Başkanı bunu ne kadar devam ettirecektir bilmiyorum ama sanırım Meclis’in kapanmasıyla bu süre sona erecektir.”

BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemine ilişkin ise şu ifadeleri kullandı: “Bu Özal’ın ve Demirel’in de gündeminde olan bir konuydu. Biz de bunun üzerinde durulmasının faydalı olacağını, ben de başkanlık sisteminin faydalı olacağını söylemiştim. İlla ABD sistemi olacak değil. Tüm dünyadaki örnekler incelenip nir sistem çıkarılabilir. Bizim olmazsa olmazımız değildir. Parlamento evet derse bu sisteme geçilebilir.”

FİLİSTİN MESELESİ

“Biz Filistin meselesine iç mesele hassasiyeti içerisinde yaklaşıyoruz. El Fetih ve Hamas uzlaşmadan İsrail-Filistin meselesi konusunda bir netice alınamaz. Hamas sürece katılırsa İsrail’le yapıalcak görüşmelerin süratle sonuçlanacağını düşünüyorum.”

‘KARARI SADECE ABD İLE TÜRKİYE ALAMAZ’

Suriye konusuna değinen Erdoğan, Tampon bölge kararının yalnızca ABD ve Türkiye arasında alınamayacağını ifade etti.

Erdoğan şunları kaydetti: “Şu anda sadece bizim ülkemizde 300 bine yakın mülteci var. 70 bin civarında da kendi imkanlarıyla yaşayanlar var. Suriye içerisinde de farklı illere göç etmiş çok sayıda Suriye vatandaşı var. Tampon bölge, ABD-Türkiye arasında alınabilecek bir karar değil. Bunun BM Güvenlik Konseyi’nden geçmesi gerekiyor. Konuyla ilgili herhangi bir takvim açıklanırsa biz Türkiye olarak üzerimize düşeni yaparız. Muhalifler şu anda kara hakimiyetini ellerinde bulunduruyorlar. Ancak hava hakimiyeti Suriye’nin elinde.”

Kılıçdaroğlu’nun ‘Katil’ sözüne cevap verdi
Başbakan Erdoğan, Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşmanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, bir soru üzerine Kılıçdaroğlu’nun Brüksel temasları sırasında kendisiyle ilgili yaptığı Esad benzetmesine değindi.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri nedeniyle yargı önünde hesap vereceğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şu anda ABD’de ülkemin menfaatleriyle alakalı mücadele içerisindeyim. Fakat ana muhalefet partisi lideri de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile ilgili akla hayale gelmeyecek hakaretleri yapacak bir anlayışın içerisinde.

Ben zaten süreçle ilgili konuyu tamamıyla avukatlarıma havale ettim. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na hiç kimsenin katil deme cüretini göstermesine müsaade etmeyiz. Ne Uludere’de ne Hatay’da cereyan etmiş olaylarla ilgili katil demesine asla müsaade etmeyiz. Hukuk devletinde bunu temizleyecek bir yer vardır o da yargıdır.

Yargıda hesabını muhakkak verecektir kendisi. Meydanlarda, ben aldığım edep sebebiyle ona aynı dille konuşmam. O dille cevap vermesini çok iyi bilen bir kültüre sahibim ama o seviyeye asla düşmem. Çünkü ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım. 76 milyonun başbakanıyım. İnanıyorum ki bu süreçten CHP’ye gönül vermiş vatandaşlarım da rahatsızdır.”

BRÜKSEL’DE KRİZ

Kılıçdaroğlu’nun Brüksel temasları sırasında sarfettiği sözler küçük çaplı bir krize neden olmuştu.

Kılıçdaroğlu, Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grup Başkanı Hannes Swoboda yaptığı basın toplantısında Erdoğan’ı eleştirmişti.

Esad ile Erdoğan’ın “baskıcı” olduklarını ve aralarında “ton farkı” bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Ne fark var aralarında demokrasi açısından?” ifadelerini kullanmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine tepki gösteren Swoboda ise toplantı sonrası yaptığı açıklamada Erdogan’ı Esad’la kıyaslayan herhangi bir açıklamanın, sadece yanlış bir anlama olabileceğine vurgu yapmıştı.

RUSYA YOLCUSU

Başbakan Erdoğan’a Suriye’de yaşanan kriz de soruldu. Dün Obama ile yaptığı görüşmede Cenevre sürecinin ilerletilmesi konusunun görüşüldüğünü kaydeden Erdoğan, Suriye’de yaşanan kriz nedeniyle Rusya’nın da aralarında olduğu bölge ülkelerini ziyaret edeceğini söyledi.

Erdoğan konuyla ilgili şunları kaydetti:

“Özellikle katılımın fazla olduğu BM Daimi Üyeleri’nin sürece katkı vermesini sağlayacak bir adımın atılması için Rusya ve Çin’in içinde olduğu bir süreç olarak Cenevre sürecini biraz daha ilerletelim diye bir düşünce söz konusu. Şu anda eğer bu çok uzamayacaksa, kısa sürede netice alınacaksa bu sürece yönelik Türkiye olarak dstek verebiliriz. Bunun uzaması halinde Esad arzu ettiği zaman kazanma politikasını başarmış olur.

Bizim politikamız Esad’a zaman kazandırma değil, buradaki ölümlerin azalmasıdır. Suriye’de halkın iradesinin tecelli etmesini sağlamaktır. Benim de ABD dönüşü planlamam başta Rusya olmak üzere bölge ülkelerini ziyarettir. Buraları ziyaret ederek bölgede oluşan havayı kendileriyle değerlendireceğiz. Yoğun bir trafik burada sürdüreceğiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.