Faili meçhul kazasında vahşet çıktı

Şırnak’ın Güçlükonak ilçesindeki faili meçhul kazısında bulunan 3 ceset, 1993’te yaşanan büyük bir dramı gözler önüne serdi.

Elbiseleriyle birlikte gömülen köylülerin hayatını kaybettiği olaydan sağ kurtulan Ahmet Güler, o günkü vahşeti anlatırken gözyaşlarına boğuldu: “Bir grup asker ve korucu, PKK’ya yardım ettiğimizi söyleyip bizi gözaltına aldı. Gözlerimizi ve ellerimizi bağlayıp bir çukura attılar. Üzerimize el bombası fırlattılar. Çukura ilk ben düştüm. Cesetler üstüme yığıldığı için hayattayım. En üstte olan Beşir parçalandı.”

Güneydoğu, 1990’lı yıllarda en karanlık dönemini yaşadı. Olağanüstü hal coğrafyasında, ‘terörle etkin mücadele’ adı altında olağanüstü faaliyetler yürütülüyordu. JİTEM adeta bölgede terör estiriyordu. En ufak bir şüphe veya bir ihbar, vatandaşların günlerce işkence görmesine veya faili meçhul cinayete kurban gitmesine yol açabiliyordu. Bu olaylardan biri 1993 yılının Haziran ayında Şırnak’ta yaşandı. Güvenlik güçlerine teslim olan bir PKK’lı, ifadesinde, ‘Güçlükonak ilçesine bağlı Özbaşoğlu köyüne gittik. Orada Ö.Ç.’nin evinde yemek yedik.’ demişti. Bunun üzerine 150 kadar asker ve korucu, köyü ablukaya alır. Bütün erkekleri okulda toplarlar. Bir subay, Ö.Ç.’yi sorgulamaya başlar. “Teröristlere yemek vermişsin.” der. O da, “Evet komutanım. Gece yarısında evime silahlarıyla kim gelse mecburen yemek veririm. Siz gelseydiniz size de yemek verirdim.” karşılığını verir. Cevabı beğenmeyen subay, “Bunun karısını getirip burada soyun.” emri verir. Köylü deliye döner. “Yapmayın, etmeyin. Bunun yerine beni öldürün.” diye yalvarır. Fayda etmediğini görünce kaçmaya başlar. Arkasından ateş eden askerler, Ö.Ç.’yi ayaklarından vurur. Sonra bir battaniyeye sarıp köyün dışına götürürler. Köylülere gözdağı vermek için Ö.Ç.’nin üstüne benzin döküp yakarlar. Bütün köylüler, geceyi asker ve korucu ablukası altında, okul binasında geçirir. Ertesi gün, 4 kişiyi yanına alan birlikler, ‘bunları mahkemeye götüreceğiz’ diyerek köyden ayrılır.

Görgü tanığı Ahmet Güler, olayın sonrasını şöyle anlatıyor: “Bizi Çetinkaya köyü yoluna doğru götürdüler. Bir tepeye çıkarttılar. Sonra, ‘Örgütün sığınağı vardı burada, onu gösterin.’ dediler. Söylemezseniz öldürürüz tehdidinde bulundular. Biz ‘bilmiyoruz’ dedikten sonra hepimizi bir çukura bıraktılar. Gözlerimiz ve ellerimiz bağlıydı. Bir anda silah sesleri ile etraf inledi. Çukura ilk ben düştüm. Diğerleri benim üstüme düştü. Sonra el bombası attılar. Kısa bir çığlıktan sonra ses kesildi. Ben diğer arkadaşlarımın altında kalmıştım. Onun için el bombası beni etkilemedi. En üstte olan Beşir parçalandı. Seslerin kesilmesinin ardından kayanın dibindeki çukurdan çıktım. Baktım herkes ölmüş. 5 saat yürüdüm. Eve yetiştim. Çok kan kaybım vardı. ‘Cesetler falan yerde, gidin alın’ dedim.”

Vücuduna onlarca kurşun isabet ettiğini belirten Ahmet Güler, yakınlarının kendisini Cizre Devlet Hastanesi’ne götürdüğünü dile getiriyor. Olayın faillerinin aksine, burada karşılaştığı bir komutanın kendisine şefkatle yaklaştığını vurgulayan Güler, “Nurettin isimli bir komutan bana olayı kimin yaptığını sordu. Ben de korkudan ‘Bilmiyorum’ dedim. Ama doktorlara tüm ayrıntıları anlattım. Sonra rapor tuttuğunu söylediler ama hiç kimse bana gelip bir şey sormadı.” diyor. Cizre Devlet Hastanesi’nden Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne sevk edildiğini belirten Ahmet Güler, 24 günlük tedavinin ardından taburcu olduğunu, ancak bir daha köye dönmediğini söylüyor. Bu olayı o dönemde savcılara da anlattığını dile getiren Güler, sözlerini şöyle sürdürüyor: “O dönemde bir asker istediğini yapıyordu. Şimdi Türkiye’de farklı bir yapı var. Hesap sorma zamanı geldi. Bunun için şimdi bunlar ortaya çıktı. Artık cesaretli savcılar bunun hesabını sorar. Bize yapılanlar bir vahşetti.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.