Etiket arşivi: dava

FETÖ imamı Kemal Batmaz’ın ifadesine başvuracaklar

ABD’den gelen heyetin Ankara Adliyesi’nde video konferansla FETÖ imam Kemal Batmaz’ın ve bazı FETÖ üyelerinin ifadelerine başvuracağı öğrenildi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesi konusunda, “Yakın zamanda ABD’li savcılar, yetkililer Türkiye’ye gelecekler. Önümüzdeki ay itibariyle adli yardımlaşma çerçevesinde bir temasımız söz konusu” açıklamasında bulunmuştu. 

Bakan Gül’ün bu açıklamasını takip eden süreçte aralarında FBI yetkililerinin de bulunduğu ABD’li bir heyet, Fetullahçı Terör Örgütü’yle (FETÖ) ilgili Türkiye’nin ABD’ye sunduğu yeni deliller konusundaki gelişmeleri ele almak üzere başkent Ankara’ya geldi. Heyet, Ankara Adliyesi’nde bugün bir FETÖ davasını takip ediyor. 

Bakan Gül, “Biz umuyoruz, inanıyoruz hukuk devletinin gereği bu terör elebaşının iadesidir. Bu konu ile ilgili önemli bir gelişme elde etmeyi ümit ediyoruz” ifadelerinde bulundu.

Türkiye, FETÖ süreciyle ilgili elde ettiği delilleri ABD’li muhataplarına ulaştırdı. Konuya ilişkin ABD’de de soruşturma yürütülüyor. Ocak ayında adli yardımlaşma çerçevesinde Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile ABD’li yetkililer arasında bir temas kurulacağı belirtildi. 

 

Kapıcının milyonluk mirası

30 yıl kapıcılık yapıp, 88 yaşında ölen Mehmet Kaşkaya’nın Çankaya’da 8, Pursaklar’da 3 daire, 1 arsa, bankada 1 kilo altın ve 700 bin lirası 5 çocuğu arasında paylaşılamadı.

Kızılay’da bir iş merkezinde kapıcılık yaparak emekli olan Kaşkaya, 27 Kasım 2015’te öldüğünde arkasında büyük bir miras bıraktı. Kaşkaya’nın erkek çocukları Selahattin, Sebahattin, Bayram ve Mesut Kaşkaya, kız kardeşleri Gülvade Gümüş’ü babalarının mallarını üzerine geçirmekle suçlayarak dava açtı. Gülvade Gümüş, “Babama ben bakıyordum, hastalığı döneminde de ben yanındaydım. Hepsini kendi rızasıyla verdi” savunması yaparken, 4 erkek çocuk ise “Son dönemde geçirdiği rahatsızlıklar nedeniyle akli dengesini yitirdi, kız kardeşimiz de bu durumdan yararlanarak mallarına kondu” iddiasında bulundu.

YERİNDE: 2, DEĞİL: 2

Kaşkaya’nın “akli dengesinin yerinde olup olmadığına” dair 2’si ölmeden önce, 2’si öldükten sonra hazırlanan 4 farklı rapor ise kafaları karıştırdı. Kaşkaya ölmeden önce Yenimahalle İlçe Devlet Hastanesi’nden 25 Ocak 2013 tarihinde verilen raporda, “akli melekelerini bozacak herhangi bir ruhsal ya da akıl hastalığı bulunmadığı, akli melekelerinin yerinde olduğu”; Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 3 Eylül 2013 heyet raporunda da “Akli dengesinin yerinde olmadığı, akli dengesinin normal bir yaşama izin vermediği, beyanı alınabilecek durumda olmadığı, devamlı koruma ve bakıma muhtaç olduğu” savunuldu.

Kaşkaya öldükten sonra 9 Ekim 2017’de İstanbul 4’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulu, “Akli dengesi yerindeydi, karar verecek durumdaydı” raporunu yazdı. Mahkemece atanan tıp fakülteleri öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyeti ise 4 Eylül 2018’de “Satış işlemlerinin yapıldığı dönemde akli dengesinin akıllıca yaşam sürmesi için yeterli olmasının, akli dengesinin normal bir yaşama izin vermesinin mümkün olmadığı, akli melekelerinin yerinde olmadığı” yönünde rapor verdi.

Davanın görüldüğü Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi Eylül 2018’de, Kaşkaya’nın 4 erkek çocuğunun taleplerini reddederek kız kardeşleri Gülvade Gümüş’ün lehine karar verdi. Kaşkaya’nın 4 erkek çocuğu mahkeme kararına itiraz ederek dosyayı 9 Kasım’da istinaf mahkemesine taşıdı. Kaynak: Milliyet.com.tr

Nikahlı karımın çocuğu gibiyim

İstanbul Aile Mahkemesi’ne ilginç bir boşanma davası geldi. Davayı, İstanbul’da yaşayan A.A. (26) adlı koca açtı. Dava dilekçesinde, kocanın 2007’de, 8 yaş büyük S.C.A. ile evlendiği ve iki çocukları olduğu yer aldı. Dilekçede, koca A.A., dilekçede şu iddialarda bulundu: “Karımın yanımda sigara içmesini istemiyordum. Uyarıma rağmen beni hiçe sayarak bu davranışlarına devam etti. Karım benden 8 yaş büyük. Bu boşanmanedenle sürekli çocuk muamelesi yaparak onurumu rencide ediyor. Evlilik birliğimiz içinde edinilmiş evimizle ilgili de, ‘Evi ben aldım. Benim üzerime. Gerekirse kovarım’ diyerek, bana ve evlilik birliğimize karşı bakışını gösteriyor.

Hürriyet’in haberine göre, eşiyle dünya görüşlerinin de farklı olduğunu ifade eden A.A., “Ben sosyal hayat içerisinde daha fazla olmayı isterken, karım tam tersi asosyal bir hayat sürmektedir. Hiçbir arkadaşımı beğenmez, arkadaşlık yapmamı istemez. Sürekli aileme hakarette bulunuyor. Hatta bir gün babamın yüzüne dahi tükürdü” dedi. Davacı koca, eşinden boşanmayı ve bin lira tazminat talep etti.

Türkiye böyle dava görmedi

Evlatlık olduğunu 18 yaşında öğrenen Damla D’nin “yeterli sevgi ve şefkat göremediği” gerekçesiyle biyolojik annesi ve babasından kazandığı 20 bin liralık tazminat davazaman aşımı nedeniyle ret kararıyla sonuçlandı.

İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde duruşmaya baba Levent B., anne Hacer K ile evlatlık Damla D. gelmezken, avukatları hazır bulundu. Duruşmada söz alan Damla D.’nin avukatı Cuma Hamiş, “Anne ve baba hasretiyle yanan bir

genç kızın hayalleri yıkılmıştır. Davanın kabul edilmesi gerekir” dedi. Baba Levent B’nin avukatı ise, Yargıtay tarafından da onanan zaman aşımı kararının dosyada uygulanması gerektiğini belirtti. Mahkeme, “Yargıtay “Genç kızın evlatlık olduğunu öğrendikten sonra bir yıl içinde dava açmadığı için zamanaşımı nedeniyle davanın reddedilmesi gerekir’ şeklinde karar vermiştir. Bu karar yerindedir” diyerek davanın reddine karar verdi.

Damla D., annesi Mine K. ve babası Levent B.’nin 24 yıl önce şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmasının ardından henüz 11 aylıkken Bandırma Sosyal Hizmetler Kurumu’na gönderildi. Minik Damla 3 yaşına geldiğinde Feride ve Mehmet D. çiftine evlatlık olarak verildi. 18 yaşına geldiğinde tartıştığı bir arkadaşının “Sen evlatlıksın” demesi üzerine büyük bir şok geçiren Damla D., biyolojik anne ve babasına karşı kendisini yıllarca “Sevgi ve şefkatten mahrum bıraktıkları” gerekçesiyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı.

dava20 BİN LİRA TAZMİNAT

İki yıl süren dava sonunda mahkeme, davayı kısmen kabul etti. Damla D.’yi haklı bulan mahkeme, biyolojik anne ve babanın 20 bin lira tazminat ödemesine hükmetti. Kızının velayetinin annesine verildiğini ve daha sonra annenin kızını çocuk esirgeme kurumuna verdiğini belirten baba Levent B., kızının kişilik haklarını ihlal etmediğini öne sürerek mahkemenin kararına itiraz etti.

YARGITAY ZAMANAŞIMI GEREKÇESİYLE BOZDU

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise itirazı yerinde bularak yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu. Yargıtay’ın bozma ilamında, “Bir davanın, zararın ve failinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde açılması gerekir. Davacı, gerçeği 4 Eylül 2006’da öğrenmiş,  bu davayı ise 3 Haziran 2008’de açmıştır. Dava sürecine bakıldığında zamanaşımı süreci dolmuş bulunmaktadır. Davalı Levent B. yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken 20 bin lira tazminata hükmolunması doğru görülmemiştir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir” denildi. Davacı Damla D., Yargıtay’ın bozma kararını bir kez daha gözden geçirmesini isteyerek karar düzeltme talebinde bulunmuştu.

“İNSANLIK SUÇUDUR” DEDİ

Damla D.’nin avukatı Cuma Hamiş, “Bu bir insanlık suçudur. Öz çocuklarına bakmayan bir aileye açılan davada verilen zaman aşımı kararı yanlıştır. Bu olayda bir genç kızın onuru ve gururu bulunmaktadır. Yetiştirme yurtlarında çocukluğunu geçiren bir genç kızın hayalleri ikinci kez yok edildi. Bu davayı İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceğiz” dedi. kaynak hurriyet

Şemdin Sakık’tan şok iddia

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ergenekon Davası’nda Şemdin Sakık tanık olarak dinlendi.Gaffar Okkan suikastinin hemen ardından 2001’de içinde bordo berelilerin bulunduğu Diyarbakır’dan havalanan casa tipi uçağın Malatya’da düştüğünü hatırlatan Sakık şunları söyledi

“O UÇAKTA ÖLENLERDEN BİRİ ‘YEŞİL

“Örgütteyken yanımda olan ve cezaevinde görüştüğüm genç bana “İyi ki benim yüzbaşım o uçağa binmedi. İşi çıktığı için binmedi. Binseydi ben de onunla gidecektim. Ben de kurtuldum” dedi. Bu uçakta bulunan iki kişinin adının üstü çiziliydi. O kasa uçakta ölenlerden birisi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’mış. İsmi çizilenlerden birisi oymuş. Bir devlet bu kadar olayın faili olan kişinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyorsa, o artık devlet değildir.” Kuzey Irak’tan kendisini getiren 5 kişilik ekibin başında Mahmut Yıldırım’ın olduğunu söyleyen Sakık, “Demek ki bu Yıldırım 1998 yılında da kullanılan bir insandı. Bir kişi düşman denilen adamı getiriyor, JİTEM, MİT, emniyetin haberi yok. Bana, beni kimin getirdiğini sordular. ’Başıma bir iş gelir diye söylemedim. Yıldırım, Tunceli ve Bingöl sorumlusuydu. Demirel döneminde Yıldırım, Çankaya’ya gitti mi, Çiller ile görüştü mü, beni getirmek için kimden emir aldı, kimin emrinde çalıştırıldı? Bilemiyoruz. 1993’te yıldızı parlayan Yıldırım’dır.”

“İRAN NEREDEYSE ÖRGÜTE UÇAK VERECEKTİ”

1993’te Şam’a Öcalan’ın yanına gittiğini anlatan Sakık, Öcalan’ın kendisine Lübnan’daki faaliyetleri denetleme talimatı verdiğini, ardından Lübnan’a gittiğini söyledi. Sakık, “Orada örgütten Rıza Altun vardı. Evinde balya balya günlerce saysak bitiremeyeceğimiz dolar vardı. Benim gözlerim fal taşı gibi açıldı. Biz o günlerde para sıkıntısı çekiyorduk. Paranın kaynağını sorunca ’buradaki kaçakçıları gözetliyoruz. Denetliyoruz, bu bizim mücadelemizin amacı değil, aracı’ dedi. Halbuki biz Kürtlerin kurtuluşunun mücadelesini veriyorduk. Diyarbakır Lice’de bir köyde uyuşturucu ekimini yasaklamıştım. Döndüğümde olayı Öcalan’a anlattım, o da bana ’bu örgütü nasıl idare ediyorsun. Arkamızda devlet mi var?’ dedi. Ben de köylüye yasağı kaldırdım. Örgütün geliri ilk yıllarda Avurapa’daki işçilerin bağışıydı. 1990 sonrası uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığından oldu” dedi. Sakık, İran’ın neredeyse örgüte uçak vereceğini, 1993’te ateşkes öncesinde bir kamyon silah veren İran’ın ateşkesten sonra “Biz bunları size yerde çürütesiniz veya bakasınız, satasınız diye değil, kullanasınız, diye verdik” dediğini iddia etti.

“AKIN BİRDAL SUİKASTİ”

Akın Birdal suikastine ilişkin iddialarda bulunan Sakık, “Bu işte Mahmut Yıldırım kullanıldı. Benim üstlenmemi istediler. Kabul etmedim hücreye attılar. Yaşar Büyükanıt’ın da haberi vardı. TİT’i yönlendirdiğimi söylememi istediler. Bunu da kabul etmedim. Zaten sonra gerçekler anlaşıldı” dedi.

“RÖPORTAJ NEDEN BİZ ÖRGÜT YÖNETİCİLERİNDEN SAKLANIYOR”

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklardan Doğu Perinçek ve terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın Bekaa vadisinde çektirdikleri fotoğrafları tanığa gösterip soru sordu. Fotoğrafların, örgütün spor ve eğitim yaptığı alanda çekildiğini anlatan Sakık, “Perinçek ile Öcalan’ın görüşmeleri gece geç saatlere kadar sürüyordu. Görüşmeler başbaşaydı. Ben içeri alınmadım. Bugörüşme sadece gazetecilik faaliyeti ise dünyaya duyurulacak röportaj, neden biz örgüt yöneticilerinden saklanıyor? Öcalan’ın yanına gelen hiçbir gazeteci yalnızca gazeteci değildir. Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Altan kardeşler, Yasemin Çongar gazetecilik için gelmediler. Onların görüşme amacının örgütün askeri gücünü kullanmak olarak düşünüyorum ve gözlemliyorum” dedi.

“PKK BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR”

Örgüte katıldığı ilk dönemde faaliyetlerini “Silahlı mücadele” olarak tanımladığını belirten Sakık, “Daha sonra mücadeleye savaş dedim. Şimdi ise terör diyorum. PKK bir terör örgütüdür. Biz başta haklı ilerici insanlığa hizmet yürüttüğümüze sanıyorduk ama 1999’da Abdullah Öcalan yakalanınca ’Silahlı Mücadeleye son veriyorum” demesi ile PKK’nın yürüttüğü savaş, savaş olmaktan çıktı. Çünkü siyasi hedefi kalmadı. Öcalan tek başına örgütü yönetiyordu” dedi. Örgütün tüm faaliyetlerini Öcalan’ın kontrol ettiğini anlatan Sakık, “Eğer gerçek anlamda sorarsanız PKK’nın birinci dönem gerçek koordinatörü Doğu Perinçek’tir. İkinci dönem koordinatörü ise Yalçın Küçük’tür. Bu iki isim PKK’yı kullandı. Ben bu işin içinden geldiğim için söylüyorum” dedi.

“KÜRTLERİN YÜZDE 99’U SAVAŞIN BİTMESİNİ İSTİYOR”

“Dağdaki insanlar inmek istiyor” diyen Sakık, “Ancak kanla beslenenler bunu istemiyor. Bunlar mecliste milletvekili, belediyede başkanlık gibi kademelerde bulunmakta. Bir de Kürtlerin yüzde 99’u bu savaşın bitmesini istiyor. Ölümden beslenenler için kimin öldüğünün önemi yok. Apo yu tanrılaştırıyorlar. PKK’nın olumsuz yanını gizleyerek dokunulur yanını öne çıkarıyorlar. Sorun düşünülenden daha derin. 20 yıl önce dağda ölen kızkardeşimin hala oyu kullanılıyor. Öcalan’ı, Karayılan’ı gazete köşelerinde analiz ediyorlar. Çok sempatik bir diye yazıyorlar. Bu macEracı gençlere yol gösteriyor. Örgütü bu kadar çok işlemeleri ’Oralara gidin’ anlamına geliyor” dedi.

“PERİNÇEK VE KÜÇÜK, ÖCALAN’I KULLANDI”

Savcı Pekgüzel, Doğu Perinçek ve Öcalan’a ait fotoğrafların göstererek, “Çiçek verme söz konusu. Nasıl oldu bu olay?” diye sordu. Tanık Sakık, “Bu fotoğraf ilişkilerin ne kadar sevgi ve sıcak dolu olduğunu gösterir. Çiçek sevgi olduğunu ortaya koyuyor. Perinçek ve Öcalan çok samimidirler. Benim kimse ile şahsi sorunum yok. Kimseye iftira atma dersim de yoktur. Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük, Öcalan’ı kullandılar. Arkalarında kimler var bilemem” dedi. Bu sırada Yalçın Küçük oturduğu yerden Sakık’ın iddialarına tepki gösterdi.

“GÜNDE 100 TANE FOTOĞRAF ÇEKİLİRDİLER”

Savcı Pekgüzel, daha sonra Doğu Perinçek ile Öcalan’ın birlikte çekildiği fotoğrafları göstererek sorular sordu. Sakık ise, “Günde 100 tane fotoğraf çekilirdiler. Fotoğrafçıların biri önlerinde biri arkalarından takip ederdi” dedi. Savcı Pekgüzel, “Öcalan ile görüşmeye gelen diğer gazeteciler de bu şekilde militanlar ile tek tek tokalaşır mıydı? Tören yapılır mıydı?” diye sordu. Gülerek cevap veren Sakık da “Gelen her gazeteciye böyle törenler düzenlenseydi örgüt, bütün günlerini törenlerle geçirmesi gerekir. O dönemde Öcalan ile yabancı ve Türk gazetecilere hep mülakat verirdi” diye cevap verdi.

“ÖCALAN’A SUİKAST”

Abdullah Öcalan’a 1996 yılı bahar ayında Şam’da suikast yapıldığını anlatan Sakık, “Bomba patlatıldığı saatte benimle uydu telefonuyla konuşuyordu. Bir ara telefondan uzaklaştı kaldığı yerin yakınındaki Türkçe okulunun önünde patlama olmuş. 15 dakkaka kadar telefondan uzaklaştı. Sonra ’siz savaşmadığınız için düşman gelip beni Şam’da vurmaya çalışıyor’ dedi. Okulun kırılan camlarından da Cemil Bayık hafif yaralandı. Öcalan tedbirini almış. Ya Öcalan bilgi aldı, böyle birşey olmadı. Ya da, bombacılar Şam yönetiminden bu icazeti alamadılar. Önce öldürmek için planlanan eylem birilerinin müdahalesiyle korkutmaya dönüştü” dedi. Şemdin Sakık’ın yorulduğunu söylemesi üzerine, mahkeme heyeti duruşmayı yarın saat 09.00’a erteledi.

(DHA)